PARA NEDİR?
- Deniz Metin
- 22 Eyl 2023
- 3 dakikada okunur
Her gün cebimizde taşıdığımız, basit kağıt parçası. Peki nasıl oldu da tüm gün ona ulaşabilmek için çalıştığımız, çoğu insanın uğruna her şeyi yapabileceği, günlük hayatımızın en önemli parçası oluverdi…
'Para' kelimesi, Farsça 'Pare' yani 'Küçük Parça' sözcüğünden türemiş. Türk Dil Kurumu'na göre, 'Devletçe bastırılan, üzerinde değeri yazılı kâğıt veya metalden ödeme aracı' olarak tanımlanır. Ancak bu tanım, paranın karmaşıklığını ve derinliğini yeterince yansıtmamaktadır. Mal ve hizmetlerin değiş-tokuşunda kullanılan bir araç olmasının ötesinde, para bir anlamda toplumun kolektif inancının bir yansımasıdır.
Şimdi zamanın tozlu sayfalarına bir yolculuk yapalım. Paranın olmadığı bir dünyada, sadece Hüseyin Amca ile Ahmet Amca’nın yaşadığı ve onlarında sadece elma ve şeftali üretimi yaptıklarını düşünelim. Ahmet Amca, Hüseyin Amca’nın ürettiği lezzetli şeftalilerden almak istediğinde ona karşılığında elma vererek karşılığında şeftali alabilir. Peki Hüseyin Amca’nın canı o anda elma çekmezse ne olur? Böyle bir durumda aralarında anlaşarak, her ikisinin de kabul edeceği bir değer belirlemek lazım. Mesela köylerinde çok nadir ve belirli miktarda bulunan bir taşı değişim aracı olarak kullanabilirler. Her şeftali için bir taş vererek takas yapabilirler. Eğer Hüseyin Amca’nın canı ileride elma çekerse, bu taşları vererek elma alabilir.
Peki ya köyde ekmek, peynir üretimin yapan diğer kişiler de bu sisteme dahil olmak isteyebilirse. Hüseyin Amca, Ahmet Amca’dan aldığı taşlarla Mehmet Amca’dan ekmek alabilir. Mehmet Amca'nın bu taşları kabul ederek ekmeğini vermesi için, taşlarla Ahmet Amca’dan elma alabileceğine inanması ve bu sistemle ilgili bir MUTABAKATA varmaları gerekir.
En nihayetinde dünyada sadece bu köyün olmadığını ve bu köyde bulunan taşın herkes tarafından kabul edilmeyeceğini göz önünde bulundurursak. Herkesin değer verdiği, kolay taşınabilir ve kolayca parçalara ayrılabilen bir madeni kullanmak daha pratik olacaktır. İlk çağlardan beri insanların değer verdiği maden olarak altının kullanılması bu durumda mantıklı olacaktır.
Bu sefer de altının sürekli küçük parçalara bölünmesi ve her seferinde bu parçaların tartılmasının pratik olmaması gibi sorunlar ortaya çıkmakta. O zaman biz bu altını önceden küçük parçalara bölsek, bu parçaların üzerine ağırlığını dolayısı ile değerini yazsak ve bu işlemi yapan doğruluğunu taahhüt eden bir kurum veya kişi olsa. Bu kurum veya kişinin değerinin doğruluğunu onayladığına dair kendi resmini veya tuğrasını bu parçaların üzerine bassa daha kullanışlı olmaz mı? Eureka! Parayı icat ettik.
Hala bir sorun mevcut: bu altın veya diğer madenlerin miktarı sabittir. Üretim ve nüfus artmaya devam ettikçe, sınırlı stoğu ve üretimi olan bu paranın değeri artacaktır. Bu, şöyle bir durumu ifade eder: Geçen sene Hüseyin Amca şeftali alırken 5 birim para vermişti ve bunun karşılığında 5 tane elma alabiliyordu bu para ile. Ancak para miktarı değişmezken üretim arttığı için artık aynı parayla 6 tane elma alabilecektir. Yani elmanın fiyatı düşmüştür.
Bu durum elbette elinde parası olan Ahmet Amca'nın hoşuna giderken, parasını vermiş olan Hüseyin Amca bundan memnun olmaz. Bu nedenle her ikisi de fiyatların daha da azalacağı endişesiyle sadece temel ihtiyaçları için harcama yaparlar, diğer harcamalarını keserler ve yatırım yapmazlar. Bunun doğal sonucu olarak ise ekonomide durgunluk baş gösterir.
Peki böyle bir durumun tüm ekonomiyi durgunluğa sürüklemesinin önüne geçmek için ne yapabiliriz? Artık değerli maden yerine güvenilir bir kişinin/kurumun vermiş olduğu, üzerinde değeri yazan ve taşıması da kolay olan kağıtlara basılmış senetlerini kullanabiliriz. Ama bu senetler için en önemli şart üzerinde yazan miktar kadar malı senet sahibinin istediği zaman alabileceğinin garanti altına alınmış, yani bir güvencesinin olması gerekmektedir. Bu kadar güvenebileceğimiz bir kurum olarak da ilk etapta karşımıza devletler çıkmaktadır.
Paranın karşılığının olmasının önemli olması bir yana değerinin de sabit kalması, dalgalanma olmaması gerekir. Öyle ya siz parayı aldığınızda bu para ile 10 birim ürün alabilecekken bir ay sonra gittiğinizde 8 birim ürün alırsanız, artık o paraya güveniniz kalmaz ve elinizde tutmak istemezsiniz. İşte bu durumda, paranın basım yetkisinin; ekonomiyi sürekli analiz eden, fiyatlar seviyesini takip edip, dengesini sağlamaya çalışan bir kurumun elinde olması gerekir. Ama bu kurum eğer ülkeyi yöneten hükümetlere bağlı olursa, ihtiyaç halinde bu kuruma talimat verip üretim artışından fazla miktarda para basmasını isteyebileceği için özerk bir merkez bankası oluşturmak en mantıklı çözüm olarak karşımıza çıkmaktadır.
Merkez bankalarının temel görevi, ülkede fiyat istikrarını ve ulusal paranın değerini korumaktır. Tabii ki bunun için birçok enstrümanı olsa da temelde prensip şudur; eğer para arzındaki artış (basımı) üretim artışından fazla olursa, bu durum paranın değerinin düşmesine neden olacaktır. Yani halen paranın üzerinde 5 birim yazmasına karşın artık alışverişe gittiğinizde bu para ile 4 birimlik ürün alabileceğiniz anlamına gelir. Ya da tam tersi para arzını düşük tutarsa az evvel bahsettiğim gibi 5 birim para ile 6 birimlik ürün satın alırsınız. Her ikisi de ekonomi için istenmeyen bir durumdur.
Uzun lafın kısası, paranın yönetimi çok hassas dengelere bağlıdır ve en temelinde güvene dayalıdır. Eğer güveni bir kere kaybederseniz, yeniden kazanmanız çok uzun zaman alabilir.

Comments