Silvio Berlusconi: İtalya'nın Post-modern Cezar'ı
- Deniz Metin
- 19 Haz 2023
- 2 dakikada okunur

1936 yılında, Milano'nun dar sokaklarında sonbahar yaprakları yavaşça toprağa düşerken, Luigi Berlusconi ve Rosa Bossi'nin sıradan evinde, olağanüstü bir hayatın ilk nefesi alındı. Sade bir ailenin çocuğunun, zaman içinde İtalya'nın en çarpıcı figürlerinden birine dönüşeceği düşüncesi o zamanlar elbette kimsenin aklının ucuna dahi gelmezdi. Hatta Berlusconi, bir röportajında kendisi için "Ben bir kendi kendini yapan adamım." demiştir.
Çocukluk yılları, İkinci Dünya Savaşı'nın gölgesinde, zorlu ve belirsiz bir dönemde geçti. Ancak, Berlusconi'nin içindeki hırslı ve mücadeleci ruh, bu karanlık zamanlarda bile ışığını yitirmedi. Daha sonraları bu konuda "Mücadele, hayatta başarılı olmanın anahtarıdır." şeklindeki ifade kullanacaktır.
Eğitim hayatına Milano Üniversitesi'nde hukuk eğitimine başlayarak devam etti. Üniversite hayatında, eğitim giderlerini karşılamak ve geçimini sağlamak için bir dizi part-time işte çalıştı. Ancak, onun hayatını dönüştüren asıl dönemeç, hukuk diplomasını alması değil, hırsı ve girişimci kişiliğinin iş hayatında şekil bulmasıyla kurduğu inşaat şirketi oldu.
Amerika'nın soğuk savaş zamanında kominizme karşı başlattığı, Marshall yardımlarıyla İtalya'ya akıttığı paralar, sanayi çarklarını hızla döndürürken, Berlusconi'nin kurduğu inşaat şirketi de bu hızlı değişimin nabzını tutuyordu. Yüksek binaların, büyüyen fabrikaların arasından süzülen parıltı, Berlusconi'nin vizyonunu genişletti ve 1970'lerin başına gelindiğinde, Mediaset şirketini kurarak hızla medya dünyasına adım attı. Artık İtalya'nın sokaklarından çok öteye, bir ülkenin kalbine dokunan bir isim haline gelmişti.
1986 yılına geldiğimizde Berlusconi, sadece bir medya patronu değildi artık. AC Milan'ın sahibi olarak, elinde futbolun tutkusu ve taraftarların sevgisi vardı. Bu, onun siyasi arenada daha büyük bir adım atması için bir kapı araladı. Artık Dünya çapında tanınan bir insan haline gelmişti. Milan'ın sahibi olduğu 21 yıl boyunca, elde ettiği sayısız başarılar onun popülerliğini daha da artırdı. Taraftarlar için adeta bir kahraman, futbol sahasının dışında da gol atmaya devam eden bir isimdi.
Berlusconi'nin hayallerini tam anlamıyla gerçekleştirmesi için gerekli olan kıvılcım, Mario Chiesa adında bir hastane yöneticisi tarafından atıldı. 17 Şubat 1992'de, Chiesa'nın bir hükümet görevlisine verdiği rüşvet, bir skandalın fitilini ateşledi. Bu olayın o zamanlar İtalya'nın politik ve iş dünyasında büyük bir depreme neden olacağını kimse tahmin dahi edemezdi.
Rüşvet ve yolsuzluk ağının genişlemesi, İtalya'nın siyasi düzenini derinden sarsarken, Hristiyan Demokratlar ve Sosyalist Parti'nin yıkılmasıyla ortaya çıkan boşluk, Berlusconi'nin çocukluk hayalini gerçekleştirme şansını doğurdu. 1993 yılında Forza İtalya partisini kurarak, İtalya siyaset sahnesinde yeni bir dönemi başlattı. 27 Nisan 1994'te, sıradan bir ailenin çocuğu olarak doğan Berlusconi, artık İtalya'nın Başbakanı olmuştu.
Berlusconi, popülist politikaları, medya gücü ve AC Milan futbol kulübünün sahibi oluşu ile sahip olduğu etkiyi ustaca kullanmıştı. Bunlar, onun başarıya olan arzusunun sembolleriydi ve zafere giden her yolun mübah olduğunun bir göstergesiydi adeta. İtalyan politika sahnesinin dik yamaçlarını tırmanmayı başarmış, halkın sevgisini ve desteğini kazanmıştı.
Ancak bu güç ve başarı, çok sayıda gaf ve sansasyonel olayla gölgelenmişti. Berlusconi, zaman zaman girdiği tartışmalar ve yaptığı açıklamalarla kendisini eleştiri oklarının hedefi haline getiriyordu. Onun hakkında Amerikalı gazeteci Alan Friedman, "Berlusconi, İtalya'nın post-modern Cezar'ıdır - hem sevilen hem nefret edilen, fakat asla görmezden gelinmeyen." demiştir.
Ve hikaye, başladığı yerde, Milano’da son buldu. Berlusconi'nin hayatı ve siyasi kariyeri, bir İtalyan trajedisi ve komedisinin hibriti gibiydi. Onun bu süreci kendi ağzından, "Hayatta her zaman inişler ve çıkışlar olacak. Asıl mesele, zor zamanlarda bile umutlu kalmayı sürdürmektir." sözleri ile anlatılabilir.
Berlusconi, başarıları ve hatalarıyla birlikte, unutulmaz bir figür olarak İtalyan tarihine adını yazdırdı. Onun bu süreci özetleyen "Büyük riskler almayanlar, hiçbir zaman büyük başarılar elde edemezler." sözü, hikayesini tamamlar niteliktedir.
Comments