Yılanlar ve Fareler: Ekonomiye Doğadan Bakış
- Deniz Metin
- 11 Tem 2023
- 3 dakikada okunur

Bir zamanlar, geniş bir tarla sahibi olan bir çiftçi varmış. Verimli topraklarına serpiştirilmiş canlı bir ekosistem barındırıyormuş; yılanlar ve fareler birlikte yaşıyorlarmış. Çiftçi, yılanların soğuk bakışlarından hafifçe rahatsız olsa da, bu canlıların arasındaki dengeye hiç karışmazmış. Yılanlar, farelere karşı bir set oluşturuyorlarmış. Bu dengenin korunması, tarlanın verimliliğinin sürdürülmesinde anahtar bir role sahipmiş.
Bir gün çiftçi hayata gözlerini yummuş ve tarlasını oğluna miras bırakmış. Ancak oğul, babasının yılanlara karşı beslediği hoşgörüyü paylaşmamış. Yılanlardan rahatsızlık duyan oğul, onları tarladan kovmuş. Ancak bu hamle, tarlanın ekosistem dengesini altüst etmiş. Yılanların yokluğunda, fareler hızla çoğalmış ve tarlanın verimliliği tehdit altına girmiş. Kontrolü yeniden ele almak için, oğul tarımsal ilaçlara yönelmiş ve bunun için bankadan kredi çekmiş. Ancak bu, sadece geçici bir çözüm sağlamış, kredi taksitleri ödendikçe oğlun geliri giderek azalmış.
Sonunda oğul, tarlanın dengesini yeniden sağlamak için yılanları geri getirme kararı almış. Bulabildiği tüm yılanları toplayıp tarlaya bırakmış. Ancak, farelerin sayısı o kadar çok artmış ki, bunları kontrol altına almak için eskisinden bile daha fazla yılana ihtiyaç duymuş. Oğul, babasının bilgeliğini sonunda anlayarak, doğal dengenin ne kadar önemli olduğunu ve bozduktan sonra tekrar inşa etmenin zorluklarını kavramış.
Bu öykü, ekonomi dünyasının bir alegorisi aslında. Çiftçinin yılanlara gösterdiği hoşgörü hukuku, tarla sahibinin oğlu ülkeyi yönetenleri, yılanlar faizleri, fareler ise enflasyonu temsil ediyor. Tarımsal ilaçlar IMF'yi, banka ise Dünya Bankası’nı simgeliyor. Aslında faiz ve enflasyon arasında hassas bir denge bulunmakla birlikte tüm süreci tek başına açıklamaya yetmemektedir. Bir ülkenin ekonomisi, bir dizi karmaşık etkileşim ve faktörden etkilenir.
Enflasyon, basitçe, bir ülkenin parasının satın alma gücünün azalması ve aynı miktarda paranın daha az mal ve hizmet satın alabilmesi durumudur. Talebin yüksek ve buna karşın yeterli üretimin olmaması, üretim eksikliğinin ithalat yoluyla giderilmesi durumunda da döviz kıtlığı nedeniyle kur artışı kaynaklı genel fiyat seviyesinin artması enflasyonu arttıran en önemli faktörlerdir. Bu durumda yapmanız gereken iki şey vardır; ya üretimi arttırırsınız ya da talebi azaltıcı politikalar uygularsınız. Üretimi kısa vadede arttıramayacağınız için genelde faiz arttırımı veya ek vergi yoluyla talebi sınırlama yoluna gidilir. Faiz arttırımının bir diğer etkisi ise, gerekli koşullar sağlanması durumunda yabancı yatırımcının gelişi ile kurun artışının azalması, hatta kurun aşağı yönlü seyir izlemesi olacaktır.
Yabancı yatırımcı, sermaye eksikliği olan ülkeler için oldukça önemlidir. Ancak, yabancı yatırımcının bir ülkeye yatırım yapması, sadece o ülkenin potansiyel getirisi ile ilgili değildir. Yabancı yatırımcılar genellikle güvenli, istikrarlı ve şeffaf bir iş ve hukuki ortamı tercih ederler. Yani, yabancı yatırımcı sadece bir ülkenin ekonomik verilerine bakarak yatırım kararı vermez, aynı zamanda hukuki ve politik istikrarı, şeffaflığı ve güvenliği de dikkate alır.
Özellikle, yabancı yatırımcılar, yatırımlarının güvende olacağına dair güvence isterler. Bu, hem hukuki çerçevenin yeterli koruma sağlaması, hem de hükümetin politikalarının istikrarlı olması anlamına gelir. Yani, yatırımcılar, bir ülkede hukuki ve politik riskin düşük olduğunu görmek isterler.
Yabancı sermayeyi akıllıca yönetmek ve üretim ile istihdamı artıracak faaliyetlere yönlendirmek gerekiyor. Savurganlık ve israf, hem enflasyonu, hem döviz kurunu hem de dış borç miktarını arttırarak ekonomiyi olumsuz etkiler. Yılan ve fare örneğini ele alacak olursak, ekonomik sisteme bilimsel olmayan bir müdahalede bulunursanız, hukuku hiçe sayarsanız ve piyasa koşullarına aykırı bir şekilde faizleri indirirseniz, sonunda ya tefeci faiziyle kredi almak zorunda kalırsınız ya da IMF ve Dünya Bankası'ndan kredi alırsınız. Düşürdüğünüz faiz oranları, yüksek enflasyon ve döviz kuru sonucunda yüksek faiz oranlarına dönüşebilir. Bu durum gelir adaletini bozar ve yoksulluğa yol açar; sonuçta en çok zararı emekçi kesim görür.
Yapılan hatalardan ders çıkarmanın önemini unutmamalıyız. Eğer nedenleri görmezden gelir ve yalnızca sonuçlara odaklanırsak, aynı hataları tekrar tekrar yapma riskiyle karşı karşıya kalırız. Evet, 2023 yılında ülkemizde büyük bir yıkım yaşandı, telafi edilemez can kayıpları ve ciddi maddi zararlar yaşadık. Ancak bugünkü durumumuzun tek nedenini deprem felaketi olarak göstermek yanıltıcı olur. Seçim dönemi ve öncesinde yapılan harcamalar, seçim kazanmak uğruna verilen vaatler ve son yıllarda uygulanan bilimsel olmayan ekonomi politikaları da bugünkü durumumuzun nedenlerindendir.
Bütçede oluşan açıkların bir şekilde kapatılması gerekmektedir. Gelirlerin arttırılması, genellikle vergi artışlarına bağlıdır. Ancak, hükümetin kamuda tasarruf sağlamayıp, büyük çoğunlukla dolaylı vergileri arttırarak vergi yükünü halka yüklemesi adil değildir. Sosyal devlet ilkesi gereği, kamuda tasarruf sağlanmalı ve dolaylı vergiler yerine doğrudan vergiler arttırılmalıdır.
Örneğin, ABD'li ekonomist Thomas Piketty, "Büyük ölçüde dolaylı vergilere dayanan vergi sistemleri genellikle daha az adaletli olur çünkü dolaylı vergiler herkesin aynı oranda ödemesini gerektirir ve bu durum düşük gelirli bireyleri orantısız bir şekilde etkiler." demiştir.
Tabii ki doğrudan vergilerde de artışa gidildi, bu bağlamda birkaç cümle de Kurumlar vergisindeki 5 puanlık atışı ile ilgili etmekte fayda var. İlk dönem geçici vergisi ödenmiş olan bir yılda vergi oranının o yıl için geçerli olarak arttırmak, yabancı yatırımcının perspektifinden bakıldığında, bir futbol maçının 50. dakikasında maçın süresinin 100 dakikaya çıkarılması kadar mantıksız ve hukuksuzdur. Ünlü yatırımcı Warren Buffet, "Yatırımcılar için belirsizlik, risktir." demiştir. Bu tür adımlar, yatırımcılar için belirsizlik yaratır ve bu belirsizlik, yatırım kararlarını olumsuz etkileyebilir.
Son söz olarak, keşke o yılanları hiç kovmasaydık. Bu haftalık benden bu kadar umarım yazdıklarım faydalı olmuştur. Haftaya yeni bir konuda görüşene kadar hoşça kalın.
Comments