Özel okullarda neler oluyor?
- Deniz Metin
- 5 Oca 2024
- 3 dakikada okunur

Son dönemlerde özel okulların eğitim ücretlerindeki fahiş artışlar, benim gibi birçok ailenin de dikkatini çekmekte sanırım. Bu artışlar, çocuklarımız için daha iyi bir eğitim arayışındaki aileleri ciddi bir şekilde etkiliyor ve bazı durumlarda, özel okula devam etme imkanlarını daraltıyor. Söz konusu çocuklarımız olunca özel okullar eğitim dünyasındaki yeri ve önemi nedeniyle bizlerin gündeminde sıkça yer bulmakta. Peki ya neden çocuklarımızı özel okula gönderme ihtiyacı duyuyoruz? Bu yazıda, özel okulların bugünkü durumunu, tarihsel gelişimini ve eğitim sistemimizdeki yerini detaylı bir şekilde ele alacak, nasıl bu noktaya geldiğimizi ve karşılaştığımız zorlukların çözüm yollarını sizlerle tartışacağım.
Özel okullar, ülkemizde ilk olarak 19. Yüzyılda Misyoner okulları olarak açılmaya başlamıştır. İlk etapta belirli bölgelerde faaliyet gösterirken, ilerleyen yıllarda özellikle gayrimüslim nüfusun yoğun olduğu bölgelere doğru genişlemeye başlamıştır. Bu okulların ilk amacı misyonerlik faaliyetleri olsa da, mezun olanların elde ettiği başarılar, zamanla Müslüman tebaanın da dikkatini çekmiş ve cüzi bir azınlık olsa bile, onlar da çocuklarını bu okullara göndermeye başlamışlardır.
Bu okulların ortaya çıkmasının ve yaygınlaşmasının bana göre en büyük nedeni; ekonomisi bozulmuş, kapitülasyonlar nedeniyle neredeyse nefes alamayan, eski gücünü kaybetmiş imparatorluğun Batılı devletlere karşı koyacak gücünün kalmaması elbette, ancak bunun yanında Osmanlı İmparatorluğu'nun eğitim sisteminin modern zamanların ihtiyaçlarına uyum sağlayamaması da bir diğer önemli konu bence. Osmanlı eğitim sisteminin bu dağınıklığı ve çağın gerisinde kalması, zamanla toplumun eğitim taleplerinde bir dönüşüme sebep olmuştur. Bu ortam o dönemde bağımsızlık mücadelesini yeni tamamlamış ve dünya siyasetinde söz sahibi olmak isteyen Amerika Birleşik Devletleri’ne bağlı misyoner grupların ülke içerisinde okullar kurmasını da kolaylaştıran bir süreci de başlatmıştır. Açılan bu okullardan mezun olan bireylerin sayısı ve başarıları arttıkça, imparatorluğun sonunu getiren süreçler de hız kazanmıştır. ABD menşeli bu misyonerlik faaliyetleri en çok Ermeni Tebaa tarafında karşılık bulmuş ve bunun doğal sonucu olarak, o zamana kadar birlikte kardeşçe yaşadığımız, imparatorluğa olan sadakatleri nedeniyle devlette önemli kademelerde görev almış, bu sadakatlerinden ötürü Millet-i Sadıka yani Sadık Millet olarak nitelendirilen Ermeni Tebaa, milliyetçi düşüncelerinde etkisiyle kısa bir sürede muazzam bir dönüşüme uğrayarak, Birinci Dünya Savaşında cephe arkasından yapmış oldukları saldırılarla ordumuzu adeta arkasından vurmuştur.
Tarih konusuna nokta koymadan önce son olarak şunu muhakkak söylemem gerekiyor, Cumhuriyetin belki de en önemli kazanımı, çeşitli cemaatlere ait, fırsat eşitliğinin olmadığı, sadece varlıklı insanların okuyabildiği düzeni tamamen değiştirip, fırsat eşitliğine dayalı bir eğitim sistemi getirmiş olmasıdır belki de.
Günümüzde ise özellikle son yıllarda, devlet okullarına olan güvenin azalmasıyla birlikte özel okullara olan yönelim artmıştır. Öğrenim çağında olan yaklaşık 17 milyon çocuğumuzun yaklaşık %5'i özel okullarda eğitim görmektedir. Bu durum, fırsat eşitliğini olumsuz yönde etkilerken, aynı zamanda ailelerin bütçelerine de büyük bir yük getirmektedir. Ekonomik gerçeklerle yüzleştiğimizde, özel okulların eğitim ücretlerindeki artışların açıklanan enflasyon oranlarının çok üzerinde olduğunu görüyoruz. Bu, aileler için sürdürülebilir olmaktan uzak bir duruma işaret etmektedir.
Özel okullarda çalışan öğretmenlerin maaşları devlet okullarındakine kıyasla genellikle daha düşük olmaktadır. Son zamlardan önce devlette çalışan bir öğretmen aylık olarak ek ders ücretleri hariç 27 bin TL civarında bir maaş alırken, özel okullarda bu rakam 15-16 bin TL seviyelerinde seyretmektedir. Bu durum, öğretmenlerin emeklerinin adil bir şekilde karşılığını alamadıklarını ve hatta bu durumun eğitim kalitesine yansıyabileceğini göstermektedir.
Özel okulların bugünkü durumuna bakacak olursak; belli başlı birkaç istisna okul haricinde, öğretmenlerin emeklerinin sömürüldüğü, velilerin eğitim konusundaki endişeleri üzerinden ticaret yapılan işletmelere dönüştüğünü gözlemlemekteyiz. Ancak, içinde bulunduğumuz durumu sebepleri üzerinden değerlendirmek yerine, çözümü sonuçlar üzerinden ararsak doğru sonuçlara erişmemiz maalesef mümkün olmayacaktır. Sorununu çözebilmek için eğitim sistemimizin iyileştirilmesi, velilerin kaygılarının giderilerek devlet okullarına olan güveninin yeniden kazandırılması ve devlet okullarının daha etkin hale getirilmesiyle mümkün olacaktır.
Burada eğitim sistemimizdeki sorunların daha da detayını girmek istemiyorum. Daha önce bu konu ile ilgili yazmış olduğum yazıma aşağıdaki link üzerinden ulaşabilirsiniz.
Eğitimde iki taraf vardır: öğrenciler ve öğretim görevlileri. Tüm çocuklarımız pırlanta değerindedir, ancak pırlantanın gerçek değeri ancak doğru şekilde işlendiğinde ortaya çıkar. Bu nedenle, tüm çocuklarımızın dünya standartlarında bir eğitim alması hayati önem taşımaktadır. Son olarak, yetişmiş beyinlerimizin üniversite eğitimleri sonrasında yurt dışını tercih etmesi, ülkemiz için bir beyin göçü sorununa işaret etmekte. Bu konu, eğitim politikalarımızın ve reformlarımızın odak noktasında yer almalıdır. Eğitim herkesin alması gereken en temel ihtiyaçlardan biridir ve para ile satılmaması gerekir. Geleceğimiz olan gençlerin ekonomik durumlarına göre eğitim almaları fırsat eşitliğini ortadan kaldıracağı için kıymetli büyüğümüz Prof Aziz Sancar gibi değerlerin yetişmesinin önünde en büyük engel olacaktır.
Buraya kadar yazımı sonuna kadar okuyan sizlere teşekkürlerimi iletmek istiyorum. Youtube üzerinde de artık videolar ile burada yazmış olduğum konuları dilim döndüğü kadar anlatmaya çalışıyorum. Videoları izleyip, kanalıma abone olarak desteklerinizi bekliyorum.
Haftaya görüşünceye de her şey gönlünüzce olsun.
Deniz Metin
Comments